Coğrafya Hocamız: Sırrı Erinç
Sevgili hocamız Celal Şengör'ün sonsuz övgüleriyle tanışma şansı bulduğum Sırrı Erinç hakkında Atlas dergisinin 2002 Mayıs sayısından yaşamını ve yaptıklarını detaylı bir şekilde anlatan bu güzel yazıyı üşenmeyerekten buraya geçirmek istedim. Görmeyen bilmeyen kalmasın babında.
Yazı: Gökhan Tan
Fotoğraflar: Sırrı Erinç Arşivi
Atlas Dergisi, 2002 Mayıs, Sayı 110
Coğrafyamızın belleği, modern yer bilimlerinin öncüsüydü. Sırrı Erinç’in ölümüyle Türkiye coğrafya hocasını yitirdi.
Sırrı Hoca’yı bir çizgi roman kahramanına benzetiyorum. Başında fötr şapka, ağzında sigarası, uçsuz bucaksız arazinin ortasında takım elbiseyle dolaşan heybetli bir adam. “ Bir arazi kıyafeti bile edindiremedim” diyor eşi Vahide Erinç: “ O da elbise, bu da elbise derdi.” Belki de Sırrı Erinç’i gerçek kılan, o elbisenin altından çıkaracağı bir pelerininin olmaması. Bizden biri olması. Hoca’nın eski fotoğrafları arasında dolaşırken, zaman zaman Vahide hanım bile onu, arazide kendisine rehberlik eden Anadolu insanlarından ayırt etmekte zorlanıyor. İpucunu yine Hoca veriyor; istisnasız gülümsüyor tüm fotoğraflarda. Muzipçe bir gülüş bu. İnsanlığa faydalı yeni bir maceranın peşindeki kahramanın gülüşü.

Prof.Dr. Sırrı Erinç çalışmalarına, 1984 yılında İÜ Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü müdürlüğünden emekli olduktan sonra da devam etti. Eylül 2001'de İstanbul'daki evinde çekilen fotoğraf, ünlü coğrafyacımızın son fotoğrafı oldu.
Has Üniversitesi’nin Balat’taki kampüsünde Sırrı Erinç hakkında sohbet ederkenYücel Yılmaz bir ara ayağa kalktı. Üniversitenin rektörü, odasının Haliç’e bakan büyük kemerli pencerelerinden birine yaklaştı ve dışarıyı gösterdi. “Burası” dedi, "bir zamanlar karaymış. Deniz gelgit olayı nedeniyle karaya sokulmuş ve bu halici oluşturmuş”. Coğrafyacının işi bunu söylemek, yani yeryüzü şekillerinin tanımını yapmaktır. Erinç’in coğrafyası bu kalıba sığmaz. Karşıda Galata’yı göstererek, “Demek ki kara yükselmiş. Tektonik hareketler yeri hangi yöne sıkıştırmış? Boğaza açılan diğer akarsularda neden aynı şey görülmemiş? Acaba buzullar mı etkili olmuş?”. Sırrı Erinç, yerkabuğunda gördüğümüz her oluşumu meydana getiren olayları ve süreçlerini anlamaya çalışan bir coğrafyacıydı. Celal Şengör, Yücel Yılmaz’ın verdiği örneği daha ileri götürür ve sık sık Erinç’in 19. Yüzyılda coğrafyayı “ilgili tüm bilimleri” içeren bir disiplin olarak ortaya koyan ünlü dahi Alexander Von Humboldt’un yarattığı ekolün son temsilcilerinden olduğunu söyler.

Sırrı Erinç (ortada), Uludoruk (Cilo) Dağı'nda 1948 yılında gerçekleştirilen 15 günlük kamp çalışmasında.
İlginç olan, Sırrı Hoca’nın 66 yıl boyunca yüreyeceği bu yolu henüz bir lise öğrencisiyken belirlemesi ve hazırlıklarını da buna göre yapması; İstanbul Erkek Lisesi’nde ana yabancı dil olan Almanca’nın yanında, Fransızca ve Rusça öğreniyor. ( Üniversitede buna İngilizceyi de ekliyor; İtalyancayı okuyup anladığına ise Celal Şengör şahit.) Öğretmenleri Erinç’i İstanbul Üniversitesi’ne götürerek daha sonra Türkiye Bölgesel Coğrafyasında büyük bir isim olacak Besim Darkot ve jeolojinin Türkiye’de ayrı bir disiplin olarak gelişmesi için ilk adımları atan Hamit Nafiz Pamir’le tanıştırıyor. Liseyi birincilikle bitiren Erinç, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’ne giriyor; aynı anda Yüksek Öğretmen Okulu’na da kaydını yaptırıyor. Zamanın milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel’in özel izniyle, dönemin müfredatında ağırlıklı olarak tarih dersleri yerine Jeoloji Enstütisü’nün tüm derslerini alıyor. Coğrafya ve jeolojiyi eşzamanlı okuyarak 1940 Türkiye’sinde bir ilki gerçekleştiriyor. Aynı yıl Coğrafya Bölümü’nde asistanlığa başladı.
1940’ın Türkiye’de yer bilimleri için yeni bir milat olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu dönemde yer bilimleri “ üniversite koridorlarından” gerçek anlamda çıkıp, özellikle Sırrı Erinç ve İhsan Ketin’in çalışmalarıyla özgün arazi çalışmalarına yöneliyor. Söylemek istediğim bu dönem öncesinde bilimsel arazi çalışmalarının yapılmadığı değil, fakat veriler toplandıktan sonra ortaya konan sonuçların tümüyle yeni bir şeyler söylemediği. Bu çalışmalar genellikle, Kayser, Kober gibi dünyanın önde gelen bilim adamlarının teorilerinin Türkiye için yorumlanmasından ibaret.

Kaçkar Dağların’daki araştırmasını anlatırken, “ Merak ve öğrenme ateşi içinizi kavurmazsa, bu iş olmaz.” demişti Sırrı Hoca, “hele dönemin Türkiye’sinde”. Tren ancak Erzurum’a kadar gidiyordu. İspir’e 200 kilometrelik mesafeyi posta tatarıyla yürüyüp, dağlarda gecelemişler. Yer şekilleri ve iklim ilişkisi, daha ilk yıllardan itibaren mesleki ilgisinin odağını oluşturuyordu. Buzullaşma, bu konuda geçerli verileri sağlıyordu, ancak Türkiye’de buzul olduğu o döneme kadar bilinmiyordu. 1944 yılında tamamladığı doktora çalışmasında, Kaçkarlar’de buzul oluşumunu ilk defa detaylı olarak belgeledi. Doğu Karadeniz Dağları’nın Pleistosen’den bu yana tektonik yükselmeye uğradığını jeomorfolojik olarak kanıtladı. Erinç bu araştırmasını 1949 yılında zamanın en önemli jeoloji dergilerinden Geologische Rundschau’da yayımladı ve uluslar arası alanda ismi ilk olarak bu çalışmayla duyuldu.


Sırrı Erinç'in 1940'lı yıllarda çektiği fotoğraflar, onun keşiflerini belgelemenin ötesinde, olasılıkla o coğrafyanın ilk fotoğraflarıydı. Cilo Dağı'nın 4135 metrelik en yüksek doruğunu ve geri çekilen buzulu gösteren bu iki fotoğrafı 1948'de çekmiş.
Bu başarıyı, burada alt alta okumakta sıkılacağınız kadar çok çalışması takip etti. 1945 ve 1948 arasında Van Gölü ve Sapanca’da gerçekleştirdiği limnolojik ( gölbilimsel) araştırmalar, Türkiye’nin ilk göl batimetri (eşderinlik) haritalarını ve ilk termal göl çalışmalarını ortaya çıkardı. 1954 yılında Karadeniz çevresinin Dördüncü Zaman’daki jeolojik evrimini konu alan ünlü makalesini yayımladı. Amerikalı jeologRichard Foster Flint, Dördüncü Zaman konusunda 1970’li yılların sonuna kadar en geçerli başvuru kaynağı olarak kabul edilen kitabında, Hoca’nın makalesinden yararlandı ve bu makaleyi mutlaka okunması gereken eserler listesinde verdi. Ege Rift Alanı’nın detaylı ilk tektonik sentezini 1955’te yaptı. 1961’de İhsan Ketin tarafından bulunan ve artık hayatımızın belirli bir parçası olan Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın yaşını belirledi. 1970’de eski Yunan coğrafyacı Strabon’dan beri bilinen Kula volkanik alanının haritasını çıkarıp, jeolojik ve morfolojik gelişme süreçlerini belgeledi. Anadolu’daki karstik alanların C.A.Alagöz’ün 1944 tarihli ilk yayınından sonra detaylı ilk sentezinin yaptı, Konya Ovası ve İç Toroslar’da traverten konileri gibi yeni karst şekillerini tanıttı. Pek çok depremden sonra, fayları haritaladı ve yorumladı.

Fotoğrafçılık Erinç için ayrı bir tutkuydu. 1960 yılında Konya Karapınar'ın, kumulların genişlemesi nedeniyle çölleştiğini, emektar Voigtlander'ıyla çektiği fotoğraflarla duyurdu.
Amerikalı ünlü tektonikçi John Dewey, Türkiye neotektoniği konusunda yapacağı çalışmalar için 1979 yılında Sırrı Erinç’ten yardım ister. Sırrı Hoca, Dewey’i Yalova kıyılarında kendi buluşu olan ve 1980’li yıllarda dünyada önemli çalışmalara ışık tutacak taraçalara götürür. Celal Şengör’ün aktardığına göre Dewey o ana kadar sadece coğrafyacı olduğunun bildiği Erinç’in bilgisine hayran olur ve o ana kadar gördüğü en iyi arazi jeologlarından biri olduğunu söyler. İklimbilimci Nüzhet Dalfes yıllar sonra İstanbul Teknik Üniversitesindeki bir sohbette, Dewey’in bu teşhisini duyduğunda verdiği karşılık şudur:” Valla jeoloji bilgisini değerlendirmeye benim gücüm yetmez ama dünya iklim sistemleri hakkında ne söylerseniz söyleyin anlayan ve üzerine bir şeyler ilave edebilen tanıdığım Türkiye’deki tek insan Sırrı Bey’dir.” Mehmet Karaca’da Dalfes’in sözlerini doğruluyor: “ Klimatolojinin tüm alt dallarına dalmış başka bir bilim adamımımz yok.” Türkiye’nin önde gelen iki iklimbilimcisinin bunu söylemesi oldukça çarpıcı. Sırrı Erinç, coğrafyanın bir alt disiplini olarak uğraştığı klimatolojiyi, Türkiye’de yerleştirmiş ve 40 yıl sonrasında bile aşılması zor bir çerçeve oluşturmuş. Bugün Sırrı Erinç’in kendi adıyla anılan bir indis’i var. 1965 yılında ortaya koyduğu bu indis, yağış etkinliğini belirleyen ve yalnız klimatolojide değil, jeomorfoloji de dahil olmak üzere birçok alanda uygulanabilen bu formül, o güne kadar kullanılan kuraklık indisi formüllerinin en pratiği.
Tüm bu araştırmalar, Türkiye’nin Sırrı Erinç sayesinde jeomorfoloji ve klimatoloji disiplinlerinde sesini duyurabildiği çalışmaların sadece bir bölümünü içeriyor. Sırrı Hoca, elde ettiği başarıdan sonra araştırmalarını yurtdışında yayımlatma ( ve bu sayede gelir de elde etme) şansına sahip olduğu halde, ses getirecek çalışmalarını ilk kez İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi ve bu derginin İngilizce baskısı Review’da yayımlıyordu. Hoca pek çok önemli keşfinin bu dergide dünyaya duyurdu. Çalıştığı üniversitenin prestiji kadar, bu yayınların değiş tokuş edilerek enstitünün ulaşma şansı bulamadığı yabancı yayınlara ulaşmasını da düşünüyordu. Erinç, kuruluşundan itibaren bu iki derginin de yayın kurulunda görev aldı ve bilimsel seviyenin uluslararası düzeyde olması için çabaladı.

Kaçkarlar'da buzullaşmanın etkilerini incelediği çalışması, Sırrı Erinç'in uluslararası alanda ismini duyuran ilk araştırmasıydı.
Uzun yıllar boyunca ve hiç ara vermeden yayın çıkaran Sırrı Erinç’in bir başka çarpıcı yönü de eserlerinin -doldurduğu boşluğa bakıldığında- oldukça kısa sürelerde kaleme alınmış olması. (Yazma konusundaki çabukluğunun yakın arkadaşı İhsan Ketin’i ble kıskandırdığı söylenir.) Yer bilimleriyle ilgili Türkçe ve güncel yayınlara duyulan ihtiyacı karşılama arzusuyla olsa gerek Sırrı Hoca, yeni ürettiği ya da derleyip belli bir metadolojiyle bir araya getirdiği bilgileri bir anca yayımlamaya özen gösteriyor. İlk kez 1958’de yayımlanan iki ciltlik Jeomorfoloji kitaplarının ikinci baskısının önsözünde, Erinç’in bu özelliğini kendi ağzından duymak mümkün: “ Kitap, her bakımdan baskıya hazır olarak Haziran 1967 sonunda teslim edilmiş olmasına rağmen işler her nedense ağır yürüdü” diyor Erinç. Kitabın basıldığı Ocak 1968’e kadar belli ki Hoca’nın gözüne uyku girmemiş.

Hoca, 1962 yılında Bostancı'daki okul gezisinde öğrencilerine bilgi veriyor.
Sadece Jeomorfoloji I ve II değil, Sırrı Erinç’in yazdığı birçok kitap, Türkiye’de konularında birer başyapıt olarak kabul ediliyor. Sırrı Hoca 1957’de başkanı olduğu Fiziki Coğrafya Kürsüsü’nde ya da başka üniversitelerde, genellikle ilk defa uygulamasını yaptığı ve bir ders haline gelmesini sağladığı konuların yine aynı çabuklukla kitabını yazıyor. Klimatoloji ve Metodları, Vejetasyon Coğrafyası, Ortam Ekolojisi ve Degredasyonu, Ekosistem Değişiklikleri, Doğu Anadolu Coğrafyası gibi kitapları defalarca basılıyor. Yücel Yılmaz, Hoca’nın vefatından birkaç gün öncesinde, 1953’te yayımlanan Doğu Anadolu Coğrafyası’nı okuyup, bölgedeki yeni çalışmalarında faydalanmak üzere notlar alıyormuş. Yücel Yılmaz, Türkiye’nin önemli jeologlarından. Ancak sismologdan, jeomorfoloğa, iklimbilimciden, botanikçiye ve hatta arkeologa uluslararası başarıya imza atmış pek çok bilim adamımız Sırrı Erinç’İn kitaplarını ellerinin altından eksik etmediklerini söylediler.

1967 yılında İhsan Ketin tarafından çekilen bu fotoğrafta Sırrı Erinç, Bedia Ketin ve Vahide Erinç, Hoca'nın 1956 model Volswagen'in önünde. Türkiye'nin iki duayen yerbilimcisi, dostluklarını ailelerine de taşımıştı.
Yer bilimleriyle ilgili olalım ya da olmayalım, onun mirasından hepimiz faydalandık. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde onun döneminde okuyan pek çok öğrenci, Sırrı Erinç’in derslerine girip dinlediklerini söylüyor. O zamanın arkeoloji öğrencisi, şimdinin prehistorya profesörü Mehmet Özdoğan: “ Derslerinde sadece bilime değil, kültürlere dair görüşünüzü etkileyecek bilgiyi verirdi” diyor. Bu görüşü, 1954 yılından sonra son yıllarında kadar yazmayı sürdürdüğü ortaöğretim ders kitaplarında da gözlemlenir. – son asistanı Ahmet Ertek’in söylediğine göre bu kitapları yazmak için pedagoji kitapları okurmuş-
Sırrı Hoca’nın kitaplarında yetişkin bir insanı hatta bir meslektaşını doyuracak bilgiyi bulabilirsiniz. Son görüşmemizde, kitabında İzlanda’da gece yarısı güneşini gösteren fotoğrafın altına “İzlanda’dan bir görünüş” yazıldığını gösterek, “ Oysa ben bu fotoğrafı o enlemde güneşin yazın batmadığını göstermek için koymuştum” demişti. Hoca’nın ilkokul coğrafya kitaplarına bile soktuğu depremle ilgili uyarıların hükümetlerce hala anlaşılmamış olmasının nedenini de burada aramak lazım.

Olasılıkla Batı Anadolu'da çekilen bu fotoğraf, Erinç'in İÜ Coğrafya Enstitüsü'nde asistan olduğu yıllara ait.
Ne yazık ki Sırrı Erinç’i son yıllarında tanıyabildim; Hoca’nın ciddi sağlık sorunları yaşadığı bir dönemde. Onun insanı yüreklendiren tebessümü eksik olmaz, gözünüzdeki, kendi gözünüzdeki Sırrı Erinç’i sarsmamak için sıkıntılarını belli etmezdi. Hoca’nın beni en etkileyen özelliği, cevabına bir yerde ulaşamadığım, dünyanın en ücra köşelerindeki coğrafi Türkçe karşılığını en ufak bir tereddüt yaşamdan vermesiydi. Gözündeki rahatsızlık nedeniyle artık okuyamıyordu ancak hafızası inanılmaz bir duruluğa sahipti. Vahide Hanım’dan öğrendiğime göre vefat ettiği gün akşamüstüne kadar da öyleymiş. Geçen eylül ayının sonundaki ziyaretimde uzun süre konuşmuş, beraber bahçeye çıkmıştık. Oldukça dinç gözüktüğü o gün, bilmeden son fotoğrafının çekmişim. Daha sonra bahçeye bile çıkamaz olmuş. Ahmet Ertek’in Hoca’nın vefatının ardından söylediği şey sanırım onu tanıyanların ortak duygusunu özetliyor: “ Bir gün onun da gidebileceğini düşünemezdik. Çünkü o Sırrı Erinç’ti.”
Yazı: Gökhan Tan
Fotoğraflar: Sırrı Erinç Arşivi
Atlas Dergisi, 2002 Mayıs, Sayı 110
Coğrafyamızın belleği, modern yer bilimlerinin öncüsüydü. Sırrı Erinç’in ölümüyle Türkiye coğrafya hocasını yitirdi.
Sırrı Hoca’yı bir çizgi roman kahramanına benzetiyorum. Başında fötr şapka, ağzında sigarası, uçsuz bucaksız arazinin ortasında takım elbiseyle dolaşan heybetli bir adam. “ Bir arazi kıyafeti bile edindiremedim” diyor eşi Vahide Erinç: “ O da elbise, bu da elbise derdi.” Belki de Sırrı Erinç’i gerçek kılan, o elbisenin altından çıkaracağı bir pelerininin olmaması. Bizden biri olması. Hoca’nın eski fotoğrafları arasında dolaşırken, zaman zaman Vahide hanım bile onu, arazide kendisine rehberlik eden Anadolu insanlarından ayırt etmekte zorlanıyor. İpucunu yine Hoca veriyor; istisnasız gülümsüyor tüm fotoğraflarda. Muzipçe bir gülüş bu. İnsanlığa faydalı yeni bir maceranın peşindeki kahramanın gülüşü.

Prof.Dr. Sırrı Erinç çalışmalarına, 1984 yılında İÜ Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü müdürlüğünden emekli olduktan sonra da devam etti. Eylül 2001'de İstanbul'daki evinde çekilen fotoğraf, ünlü coğrafyacımızın son fotoğrafı oldu.
Has Üniversitesi’nin Balat’taki kampüsünde Sırrı Erinç hakkında sohbet ederkenYücel Yılmaz bir ara ayağa kalktı. Üniversitenin rektörü, odasının Haliç’e bakan büyük kemerli pencerelerinden birine yaklaştı ve dışarıyı gösterdi. “Burası” dedi, "bir zamanlar karaymış. Deniz gelgit olayı nedeniyle karaya sokulmuş ve bu halici oluşturmuş”. Coğrafyacının işi bunu söylemek, yani yeryüzü şekillerinin tanımını yapmaktır. Erinç’in coğrafyası bu kalıba sığmaz. Karşıda Galata’yı göstererek, “Demek ki kara yükselmiş. Tektonik hareketler yeri hangi yöne sıkıştırmış? Boğaza açılan diğer akarsularda neden aynı şey görülmemiş? Acaba buzullar mı etkili olmuş?”. Sırrı Erinç, yerkabuğunda gördüğümüz her oluşumu meydana getiren olayları ve süreçlerini anlamaya çalışan bir coğrafyacıydı. Celal Şengör, Yücel Yılmaz’ın verdiği örneği daha ileri götürür ve sık sık Erinç’in 19. Yüzyılda coğrafyayı “ilgili tüm bilimleri” içeren bir disiplin olarak ortaya koyan ünlü dahi Alexander Von Humboldt’un yarattığı ekolün son temsilcilerinden olduğunu söyler.

Sırrı Erinç (ortada), Uludoruk (Cilo) Dağı'nda 1948 yılında gerçekleştirilen 15 günlük kamp çalışmasında.
İlginç olan, Sırrı Hoca’nın 66 yıl boyunca yüreyeceği bu yolu henüz bir lise öğrencisiyken belirlemesi ve hazırlıklarını da buna göre yapması; İstanbul Erkek Lisesi’nde ana yabancı dil olan Almanca’nın yanında, Fransızca ve Rusça öğreniyor. ( Üniversitede buna İngilizceyi de ekliyor; İtalyancayı okuyup anladığına ise Celal Şengör şahit.) Öğretmenleri Erinç’i İstanbul Üniversitesi’ne götürerek daha sonra Türkiye Bölgesel Coğrafyasında büyük bir isim olacak Besim Darkot ve jeolojinin Türkiye’de ayrı bir disiplin olarak gelişmesi için ilk adımları atan Hamit Nafiz Pamir’le tanıştırıyor. Liseyi birincilikle bitiren Erinç, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’ne giriyor; aynı anda Yüksek Öğretmen Okulu’na da kaydını yaptırıyor. Zamanın milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel’in özel izniyle, dönemin müfredatında ağırlıklı olarak tarih dersleri yerine Jeoloji Enstütisü’nün tüm derslerini alıyor. Coğrafya ve jeolojiyi eşzamanlı okuyarak 1940 Türkiye’sinde bir ilki gerçekleştiriyor. Aynı yıl Coğrafya Bölümü’nde asistanlığa başladı.
1940’ın Türkiye’de yer bilimleri için yeni bir milat olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu dönemde yer bilimleri “ üniversite koridorlarından” gerçek anlamda çıkıp, özellikle Sırrı Erinç ve İhsan Ketin’in çalışmalarıyla özgün arazi çalışmalarına yöneliyor. Söylemek istediğim bu dönem öncesinde bilimsel arazi çalışmalarının yapılmadığı değil, fakat veriler toplandıktan sonra ortaya konan sonuçların tümüyle yeni bir şeyler söylemediği. Bu çalışmalar genellikle, Kayser, Kober gibi dünyanın önde gelen bilim adamlarının teorilerinin Türkiye için yorumlanmasından ibaret.

Kaçkar Dağların’daki araştırmasını anlatırken, “ Merak ve öğrenme ateşi içinizi kavurmazsa, bu iş olmaz.” demişti Sırrı Hoca, “hele dönemin Türkiye’sinde”. Tren ancak Erzurum’a kadar gidiyordu. İspir’e 200 kilometrelik mesafeyi posta tatarıyla yürüyüp, dağlarda gecelemişler. Yer şekilleri ve iklim ilişkisi, daha ilk yıllardan itibaren mesleki ilgisinin odağını oluşturuyordu. Buzullaşma, bu konuda geçerli verileri sağlıyordu, ancak Türkiye’de buzul olduğu o döneme kadar bilinmiyordu. 1944 yılında tamamladığı doktora çalışmasında, Kaçkarlar’de buzul oluşumunu ilk defa detaylı olarak belgeledi. Doğu Karadeniz Dağları’nın Pleistosen’den bu yana tektonik yükselmeye uğradığını jeomorfolojik olarak kanıtladı. Erinç bu araştırmasını 1949 yılında zamanın en önemli jeoloji dergilerinden Geologische Rundschau’da yayımladı ve uluslar arası alanda ismi ilk olarak bu çalışmayla duyuldu.


Sırrı Erinç'in 1940'lı yıllarda çektiği fotoğraflar, onun keşiflerini belgelemenin ötesinde, olasılıkla o coğrafyanın ilk fotoğraflarıydı. Cilo Dağı'nın 4135 metrelik en yüksek doruğunu ve geri çekilen buzulu gösteren bu iki fotoğrafı 1948'de çekmiş.
Bu başarıyı, burada alt alta okumakta sıkılacağınız kadar çok çalışması takip etti. 1945 ve 1948 arasında Van Gölü ve Sapanca’da gerçekleştirdiği limnolojik ( gölbilimsel) araştırmalar, Türkiye’nin ilk göl batimetri (eşderinlik) haritalarını ve ilk termal göl çalışmalarını ortaya çıkardı. 1954 yılında Karadeniz çevresinin Dördüncü Zaman’daki jeolojik evrimini konu alan ünlü makalesini yayımladı. Amerikalı jeologRichard Foster Flint, Dördüncü Zaman konusunda 1970’li yılların sonuna kadar en geçerli başvuru kaynağı olarak kabul edilen kitabında, Hoca’nın makalesinden yararlandı ve bu makaleyi mutlaka okunması gereken eserler listesinde verdi. Ege Rift Alanı’nın detaylı ilk tektonik sentezini 1955’te yaptı. 1961’de İhsan Ketin tarafından bulunan ve artık hayatımızın belirli bir parçası olan Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın yaşını belirledi. 1970’de eski Yunan coğrafyacı Strabon’dan beri bilinen Kula volkanik alanının haritasını çıkarıp, jeolojik ve morfolojik gelişme süreçlerini belgeledi. Anadolu’daki karstik alanların C.A.Alagöz’ün 1944 tarihli ilk yayınından sonra detaylı ilk sentezinin yaptı, Konya Ovası ve İç Toroslar’da traverten konileri gibi yeni karst şekillerini tanıttı. Pek çok depremden sonra, fayları haritaladı ve yorumladı.

Fotoğrafçılık Erinç için ayrı bir tutkuydu. 1960 yılında Konya Karapınar'ın, kumulların genişlemesi nedeniyle çölleştiğini, emektar Voigtlander'ıyla çektiği fotoğraflarla duyurdu.
Amerikalı ünlü tektonikçi John Dewey, Türkiye neotektoniği konusunda yapacağı çalışmalar için 1979 yılında Sırrı Erinç’ten yardım ister. Sırrı Hoca, Dewey’i Yalova kıyılarında kendi buluşu olan ve 1980’li yıllarda dünyada önemli çalışmalara ışık tutacak taraçalara götürür. Celal Şengör’ün aktardığına göre Dewey o ana kadar sadece coğrafyacı olduğunun bildiği Erinç’in bilgisine hayran olur ve o ana kadar gördüğü en iyi arazi jeologlarından biri olduğunu söyler. İklimbilimci Nüzhet Dalfes yıllar sonra İstanbul Teknik Üniversitesindeki bir sohbette, Dewey’in bu teşhisini duyduğunda verdiği karşılık şudur:” Valla jeoloji bilgisini değerlendirmeye benim gücüm yetmez ama dünya iklim sistemleri hakkında ne söylerseniz söyleyin anlayan ve üzerine bir şeyler ilave edebilen tanıdığım Türkiye’deki tek insan Sırrı Bey’dir.” Mehmet Karaca’da Dalfes’in sözlerini doğruluyor: “ Klimatolojinin tüm alt dallarına dalmış başka bir bilim adamımımz yok.” Türkiye’nin önde gelen iki iklimbilimcisinin bunu söylemesi oldukça çarpıcı. Sırrı Erinç, coğrafyanın bir alt disiplini olarak uğraştığı klimatolojiyi, Türkiye’de yerleştirmiş ve 40 yıl sonrasında bile aşılması zor bir çerçeve oluşturmuş. Bugün Sırrı Erinç’in kendi adıyla anılan bir indis’i var. 1965 yılında ortaya koyduğu bu indis, yağış etkinliğini belirleyen ve yalnız klimatolojide değil, jeomorfoloji de dahil olmak üzere birçok alanda uygulanabilen bu formül, o güne kadar kullanılan kuraklık indisi formüllerinin en pratiği.
Tüm bu araştırmalar, Türkiye’nin Sırrı Erinç sayesinde jeomorfoloji ve klimatoloji disiplinlerinde sesini duyurabildiği çalışmaların sadece bir bölümünü içeriyor. Sırrı Hoca, elde ettiği başarıdan sonra araştırmalarını yurtdışında yayımlatma ( ve bu sayede gelir de elde etme) şansına sahip olduğu halde, ses getirecek çalışmalarını ilk kez İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi ve bu derginin İngilizce baskısı Review’da yayımlıyordu. Hoca pek çok önemli keşfinin bu dergide dünyaya duyurdu. Çalıştığı üniversitenin prestiji kadar, bu yayınların değiş tokuş edilerek enstitünün ulaşma şansı bulamadığı yabancı yayınlara ulaşmasını da düşünüyordu. Erinç, kuruluşundan itibaren bu iki derginin de yayın kurulunda görev aldı ve bilimsel seviyenin uluslararası düzeyde olması için çabaladı.

Kaçkarlar'da buzullaşmanın etkilerini incelediği çalışması, Sırrı Erinç'in uluslararası alanda ismini duyuran ilk araştırmasıydı.
Uzun yıllar boyunca ve hiç ara vermeden yayın çıkaran Sırrı Erinç’in bir başka çarpıcı yönü de eserlerinin -doldurduğu boşluğa bakıldığında- oldukça kısa sürelerde kaleme alınmış olması. (Yazma konusundaki çabukluğunun yakın arkadaşı İhsan Ketin’i ble kıskandırdığı söylenir.) Yer bilimleriyle ilgili Türkçe ve güncel yayınlara duyulan ihtiyacı karşılama arzusuyla olsa gerek Sırrı Hoca, yeni ürettiği ya da derleyip belli bir metadolojiyle bir araya getirdiği bilgileri bir anca yayımlamaya özen gösteriyor. İlk kez 1958’de yayımlanan iki ciltlik Jeomorfoloji kitaplarının ikinci baskısının önsözünde, Erinç’in bu özelliğini kendi ağzından duymak mümkün: “ Kitap, her bakımdan baskıya hazır olarak Haziran 1967 sonunda teslim edilmiş olmasına rağmen işler her nedense ağır yürüdü” diyor Erinç. Kitabın basıldığı Ocak 1968’e kadar belli ki Hoca’nın gözüne uyku girmemiş.

Hoca, 1962 yılında Bostancı'daki okul gezisinde öğrencilerine bilgi veriyor.
Sadece Jeomorfoloji I ve II değil, Sırrı Erinç’in yazdığı birçok kitap, Türkiye’de konularında birer başyapıt olarak kabul ediliyor. Sırrı Hoca 1957’de başkanı olduğu Fiziki Coğrafya Kürsüsü’nde ya da başka üniversitelerde, genellikle ilk defa uygulamasını yaptığı ve bir ders haline gelmesini sağladığı konuların yine aynı çabuklukla kitabını yazıyor. Klimatoloji ve Metodları, Vejetasyon Coğrafyası, Ortam Ekolojisi ve Degredasyonu, Ekosistem Değişiklikleri, Doğu Anadolu Coğrafyası gibi kitapları defalarca basılıyor. Yücel Yılmaz, Hoca’nın vefatından birkaç gün öncesinde, 1953’te yayımlanan Doğu Anadolu Coğrafyası’nı okuyup, bölgedeki yeni çalışmalarında faydalanmak üzere notlar alıyormuş. Yücel Yılmaz, Türkiye’nin önemli jeologlarından. Ancak sismologdan, jeomorfoloğa, iklimbilimciden, botanikçiye ve hatta arkeologa uluslararası başarıya imza atmış pek çok bilim adamımız Sırrı Erinç’İn kitaplarını ellerinin altından eksik etmediklerini söylediler.

1967 yılında İhsan Ketin tarafından çekilen bu fotoğrafta Sırrı Erinç, Bedia Ketin ve Vahide Erinç, Hoca'nın 1956 model Volswagen'in önünde. Türkiye'nin iki duayen yerbilimcisi, dostluklarını ailelerine de taşımıştı.
Yer bilimleriyle ilgili olalım ya da olmayalım, onun mirasından hepimiz faydalandık. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde onun döneminde okuyan pek çok öğrenci, Sırrı Erinç’in derslerine girip dinlediklerini söylüyor. O zamanın arkeoloji öğrencisi, şimdinin prehistorya profesörü Mehmet Özdoğan: “ Derslerinde sadece bilime değil, kültürlere dair görüşünüzü etkileyecek bilgiyi verirdi” diyor. Bu görüşü, 1954 yılından sonra son yıllarında kadar yazmayı sürdürdüğü ortaöğretim ders kitaplarında da gözlemlenir. – son asistanı Ahmet Ertek’in söylediğine göre bu kitapları yazmak için pedagoji kitapları okurmuş-
Sırrı Hoca’nın kitaplarında yetişkin bir insanı hatta bir meslektaşını doyuracak bilgiyi bulabilirsiniz. Son görüşmemizde, kitabında İzlanda’da gece yarısı güneşini gösteren fotoğrafın altına “İzlanda’dan bir görünüş” yazıldığını gösterek, “ Oysa ben bu fotoğrafı o enlemde güneşin yazın batmadığını göstermek için koymuştum” demişti. Hoca’nın ilkokul coğrafya kitaplarına bile soktuğu depremle ilgili uyarıların hükümetlerce hala anlaşılmamış olmasının nedenini de burada aramak lazım.

Olasılıkla Batı Anadolu'da çekilen bu fotoğraf, Erinç'in İÜ Coğrafya Enstitüsü'nde asistan olduğu yıllara ait.
Ne yazık ki Sırrı Erinç’i son yıllarında tanıyabildim; Hoca’nın ciddi sağlık sorunları yaşadığı bir dönemde. Onun insanı yüreklendiren tebessümü eksik olmaz, gözünüzdeki, kendi gözünüzdeki Sırrı Erinç’i sarsmamak için sıkıntılarını belli etmezdi. Hoca’nın beni en etkileyen özelliği, cevabına bir yerde ulaşamadığım, dünyanın en ücra köşelerindeki coğrafi Türkçe karşılığını en ufak bir tereddüt yaşamdan vermesiydi. Gözündeki rahatsızlık nedeniyle artık okuyamıyordu ancak hafızası inanılmaz bir duruluğa sahipti. Vahide Hanım’dan öğrendiğime göre vefat ettiği gün akşamüstüne kadar da öyleymiş. Geçen eylül ayının sonundaki ziyaretimde uzun süre konuşmuş, beraber bahçeye çıkmıştık. Oldukça dinç gözüktüğü o gün, bilmeden son fotoğrafının çekmişim. Daha sonra bahçeye bile çıkamaz olmuş. Ahmet Ertek’in Hoca’nın vefatının ardından söylediği şey sanırım onu tanıyanların ortak duygusunu özetliyor: “ Bir gün onun da gidebileceğini düşünemezdik. Çünkü o Sırrı Erinç’ti.”
Alıntıdır: Şu siteden Alıntıdır
SICAKLIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İKLİM BİLGİSİ
ATMOSFER ve
ÖZELLİKLERİ
Dünyamızı
çepeçevre saran ve çeşitli gazların karışımından oluşan tabakaya atmosfer adı
verilir
Atmosferin
Katları
Atmosfer,
yerçekimi etkisiyle iç içe kürelerden meydana gelmiştir. Bunların yoğunlukları
vebileşimleri birbirinden farklıdır.
Troposfer:Atmosferin en alt tabakasıdır. Ekvator
üzerindeki kalınlığı 16-17 km, 45° enlemlerinde12 km, kutuplardaki kalınlığı
ise 9-10 km dir. Bunun nedeni, Ekvator’daki hava kütlelerininısınarak
yükselmesi, kutuplarda ise soğuyan havanın ağırlaşarak alçalmasıdır. iklim
olayları troposferin 3 -4 km lik kısmında meydana gelir. Çünkü, iklim
olaylarında çok etkili olan su buharı troposferin 3 - 4 km lik kısmında
bulunur. Troposfer daha çok yerden yansıyan ışınlarla ısınır.Atmosferdeki gazların
% 75'i troposfer katında bulunmaktadır.
Stratosfer: Troposferden itibaren 17 - 30 km ler
arasında bulunur. Bu tabakada su buharı olmadığıiçin, iklim olayı görülmez.
Stratosferde sıcaklık değişimi yok gibidir. Sıcaklık –45°C
civarındadır.Stratosferde yerçekimi çok azaldığı için cisimler gerçek
ağırlıklarını kaybederler. Üst kısımlarındaozon gazı bulunur.
Şemosfer : Stratosferden sonra 30 - 90 km ler
arasında bulunur. iki kısımdan oluşur.
a. Ozonosfer:içerisinde bulundurduğu ozon gazından
dolayı bu ismi almıştır. Güneş’ten gelen vecanlı yaşamı için zararlı olan
ışınları (Ultraviyole ışınları gibi) tutar. Bundan dolayı canlılarınkoruyucu
katıdır. Dünya’nın aşırı ısınıp, soğumasını önler.
b. Kemosfer: Bu katmana kemosfer denilmesinin nedeni,
içerisinde bazı kimyasal olaylarınmeydana gelmesidir. Az miktarda zararlı
ışınların tutulması burada da görülür.
İyonosfer:Şemosferden sonra 90-300 km’ler arasında
bulunur. Bu tabakadaki gazlar ultraviyoleışınlarının etkisi ile iyonlara
ayrılmıştır. iyonlaşma sırasında açığa çıkan enerji ile sıcaklığıyükselmiştir.
(250°C) iyonlar arasında elektron alışverişi son derece fazladır. Bundan
dolayıhaberleşme sinyalleri, radyo dalgaları bu tabakadan yansır.
Eksosfer:Atmosferin en üst veen dış sınırını
oluşturur. Eksosferde bazı gaz molekülleri yerçekimietkisinden kurtularak uzaya
kaçar. Bu nedenle dış sınırı kesin olarak tespit edilememekte, 10.000km ye
kadar çıktığı sanılmaktadır.
Atmosferin
Faydaları
İklim olayları
meydana gelir.
Canlı yaşamı için
gerekli gazları ihtiva eder.
Güneş’ten gelen
zararlı ışınları tutar.
Dünya’nın aşırı
ısınmasını ve soğumasını engeller.
Dünya ile
birlikte dönerek sürtünmeden doğacak yanmayı engeller.
Uzaydan gelen
meteorların parçalanmasına neden olur.
Güneş ışınlarının
dağılmasını sağlayarak, gölgede kalan kısımların da aydınlanmasını sağlar.Bir
başka ifade ile gölgelerin tam karanlık olmasını önler.
Işığı, sesi,
sıcaklığı geçirir ve iletilmesini sağlar.
Hava akımları
sayesinde gündüz olan kesimlerin aşırı sıcak, gece olan kesimlerin de
aşırısoğuk olmasını engeller.
A.9.9.
HAVA DURUMU VE
İKLİM
HAVA DURUMU:Dar bir sahada, kısa süre içerisinde
görülen atmosfer olaylarına hava durumu
denir. Hava
durumunu meteoroloji bilimi inceler.
İKLİM:Genişbir sahada, uzun yıllar boyunca (40
–50 yıl) devam eden, atmosfer olaylarının
ortalamasına iklim denir. İklimi klimatoloji bilimi inceler.
İklimin insan
ve çevre üzerindeki etkileri
1.
İnsanların;
–Yeryüzüne dağılışlarını,
–Ekonomik
faaliyetlerini,
–Yiyecek ve
giyeceklerini,
–Fizyolojik
gelişimlerini,
–Karakterlerini,
–Kültür
faaliyetlerini, etkiler.
2.Endüstrinin
dağılışını etkiler.
3.Konut tipini ve
malzemesini etkiler.
4.Ulaşım
faaliyetlerini etkiler.
5.Turizm
faaliyetlerini etkiler.
6.Tarım
faaliyetlerini etkiler.
7.Tarım ürünleri
çeşitliliğini etkiler.
8.Toprak
oluşumunu ve verimlilik derecesini etkiler.
9.Yeryüzü
şekillerinin oluşumunu etkiler.
10.Bitki örtüsü
çeşitliliğini etkiler.
11.Göllerin
oluşumunu ve göl sularının kimyasal özelliğini etkiler.
12.Akarsu
debilerini ve rejimlerini etkiler.
13. Hayvan
türleri ve dağılışını etkiler.
14.Dış
kuvvetlerin etki alanlarını ve dağılışını etkiler.
15.Kayaların
çözülme türünü belirler.
16.Erozyonu
etkiler.
17.Kalıcı kar
sınırı yükseltisini etkiler.
18.Denizlerin
tuzluluk oranlarını etkiler.
İKLİM
ELEMANLARI
A. SICAKLIK:
Yeryüzündeki
sıcaklığın kaynağı Güneş’tir. Yeryüzünün Güneş’ten aldığı ısı miktarına sıcaklık
denir. Termometre
ile ölçülür. Sıcaklığın birimi santigrat derece (°C) dir. Güneş ışınları
vasıtasıyla gelen ısı enerjisi, atmosferi geçerek yeryüzüne ulaşır ve yeryüzünü
ısıtır.Ancak, Güneş’ten gelen enerjinin tümü yeryüzüne kadar ulaşamaz. Bir
kısmı atmosferde alıkonur,bir kısmı atmosferin yüzeyinden geri yansır.
Atmosfere gelen
enerji % 100 kabul edilirse;
Enerjinin % 25'i
bulutların ve atmosferin etkisi ile uzaya doğru yansır.
% 25'i atmosferde
dağılarak gölge yerlerin aydınlatılmasını ve gök yüzünün mavigörünmesini
sağlar.
% 15'i atmosfer
tarafından emilerek atmosferin ısınmasını sağlar.
% 35 'i yeryüzüne
ulaşır. Bu enerjinin % 27'si yeri ısıtır. % 8'i ise yeryüzüne çarptıktan
sonratekrar uzaya yansır.
SICAKLIK
DAĞILIŞINI ETKiLEYEN
FAKTÖRLER
(SICAKLIK
ETMENLERi)
1. Güneş
ışınlarının yeryüzüne düşme açısı:Yeryüzünde sıcaklık dağılışını etkileyen en önemlifaktördür. Güneş ışınları
bir yere ne kadar dik düşerse, orası o kadar fazla ısınır. Düşme
açısıküçüldükçe ısınma azalır. Düşme açısını belirleyen etkenler şunlardır:
a. Dünya’nın
şekli ve enlem:
Dünya’nın şekline
bağlı olarak, Ekvator’dan kutuplara doğrugidildikçe güneş ışınlarının yere
düşme açıları küçülür. Bunun sonucunda da Ekvator’dan kutuplaragidildikçe
sıcaklık azalır(enlem faktörü).
b. Yaşanan
Mevsim:
Dünya’nın eksen
eğikliği ve yıllık hareketine bağlı olarak güneş ışınlarınındüşme açısı yıl
boyunca değişir.Buna göre, Kuzey Yarım Küre, yaz mevsiminde güneş ışınlarını
daha dik, kışın daha eğik alır.
c. Günün
Saati:
Dünya’nın günlük
hareketine bağlı olarak, güneş ışınlarının bir noktaya geliş açısıgün boyunca
değişme gösterir. Güneş ışınları sabah ve akşam eğik açıyla, öğle vakti
isegelebileceği en dik açı ile gelir.
d. Bakı ve
eğim
: Güneş
ışınlarının düşme açısı, yerşekillerinin Güneş’e bakma durumuna göre(Bakıya
göre) ve yerşekillerinin eğimine göre değişir.
2. Güneş
ışınlarının atmosferde kat ettiği yol:
Güneş ışınlarının
atmosferde aldığı yol uzadıkçaenerji kaybı o oranda artar. Dik açı ile gelen
ışınlar daha kısa bir yoldan yeryüzüne ulaşır ve dahaaz kayba uğrar. (Ekvator
çevresi gibi)Dar açı ile gelen ışınlar ise, dahauzun bir yoldan yeryüzüne
ulaşır ve daha fazla kayba uğrar.(Kutup çevreleri gibi)
3. Güneşlenme
Süresi:Güneşlenme süresi
arttıkça sıcaklık artar. Yaz aylarında güneşlenme süresifazla olduğundan
sıcaklık değerleri yüksektir. Yine gün içinde en yüksek sıcaklıkların tam öğle
vaktideğil, öğleden birkaç saat sonra olması güneşlenme süresi ile ilgilidir.
Geceleri ise, Güneş’tenenerji alınmadığı için soğuma görülür. Bu nedenle günün
en soğuk anı, sabah Güneş doğmadanönceki andır.
4. Yükselti:Troposfer katında, yerden yükseldikçe
sıcaklık değerleri her 100 m. de 0,5 °C azalırken,alçaldıkça her 100 m. de
0,5°C artar.
5. Kara ve
Denizlerin Dağılışı:Aynı
miktarda güneş enerjisi alan karalar ve denizler aynı derecedeısınmazlar.
Karalar denizlere oranla daha fazla ve çabuk ısınırken, denizler daha az ve geç
ısınırlar.Yine karalar denizlere oranla daha fazla ve çabuk soğurken, denizler
daha az ve geç soğurlar.
Denizler karalara
oranla geç ısınıp geç soğuduğu için, karasal iklimlerde en sıcak ay Temmuz,
ensoğuk
ay Ocak iken,
denizel iklimlerde en sıcak ay Ağustos, en soğuk ay Şubattır.
6. Nem
Miktarı:Nem, bir yerin
fazla ısınması ve soğumasını önler. Sıcaklık farkını azaltır. Güneşışınlarının
dik ve dike yakın geldiği Ekvator çevresi Dünya’nın en sıcak yerleri olması gerekirken,nemin
fazlalığından dolayı olmamıştır. Dünya’nın en sıcak yerleri ise Dönenceler
civarı (Tropikalçöller) olmuştur.
Kış mevsiminde,
havanın bulutlu olduğu günlerde, ısı kaybı azaldığından sıcaklık
değerleriyüksektir. Havanın bulutsuz olduğu günlerde ise, ısı kaybı daha fazla
olduğundan sıcaklık değerleridüşüktür. Kuru ve ayaz bir hava yaşanır.
Nemin fazla
olduğu deniz yüzeylerinde, vadilerde ve alçak ovalarda nemin fazlalığından
dolayısıcaklık kaybı az iken, dağ zirvelerinde nemin azlığından dolayı sıcaklık
kaybı fazladır.
7. Okyanus
Akıntıları:Okyanus
akıntıları, hem denizler hem de karalar üzerinde havanın sıcaklığınıetkilerler.
Bu akıntılar sıcaklığın Ekvator’dan kutuplara doğru düzenli olarak azalmasını
engeller.Ekvator yönünde n gelen Gulf - Stream, Brezilya, Kuroşivo ve Alaska
gibi akıntılar sıcaklığı yükseltir.Buna karşılık, kutup yönünden gelen
Labrador, Kanarya, Oyaşivo, Benguela ve Kaliforniya gibiakıntılar sıcaklığı
düşürür.
8. Rüzgârlar:Kuzey Yarım Küre’de güneyden, Güney Yarım
Küre’de de kuzeyden esen rüzgârlar,Ekvator yönünden geldikleri için sıcaklığı
artırır. Kutup yönünden gelen rüzgârlar ise, sıcaklığıdüşürürler. Bu durum
enlem -sıcaklık ilişkisine örnektir.
Denizden karaya
doğru esen rüzgârlar kışın ılıtıcı, yazın ise serinletici etki yapar.
Karadan denize
doğru esen rüzgârlar ise, kışın sıcaklığı düşürücü, yazın ise sıcaklığı
yükseltici etki
yapar.
9. Bitki
Örtüsü:Bitki örtüsü,
güneş ışınlarının bir kısmını emerek gündüz yerin fazla ısınmasınıönler. Gece
ise, yerden ışıyan sıcaklığın bir bölümünü tutarak fazla soğumayı engeller.
Bununsonucunda, bitki örtüsünün gür olduğu alanlar ile seyrek olduğu alanlar
arasında, sıcaklığın dağılışıaçısından önemli farklar ortaya çıkar.
SICAKLIĞIN
YERYÜZÜNDEKİ DAĞILIŞI
Sıcaklığın
yeryüzüne dağılışı izoterm adı verilen eş sıcaklık eğrileri ile
gösterilir. Sıcaklık haritalarına ise
izoterm
haritaları denir. izoterm
haritaları günlük, aylık ve yıllık olabilir. Bu haritaların bir kısmı
gerçeksıcaklıkları gösterir. Bunlara gerçek izoterm haritaları denir. Bu
haritalarda yükseltinin etkisi hesaba katılır.Bir de, yükselti değerleri her
yerde sıfır metre kabul edilerek, sıcaklık değerlerinin buna göre
düzenlenipçizildiği haritalar vardır. Bu haritalara da indirgenmiş izoterm
haritaları
denir. Her yerin
gerçek sıcaklığına,yükseltiden dolayı kaybettiği sıcaklığın eklenmesiyle
indirgenmiş sıcaklık bulunur.
Örneğin, 1000 m.
yükseklikteki bir yerin gerçek sıcaklığı 16°C ise, buranın indirgenmiş
sıcaklığı;


4
Dünya Yıllık
Ortalama Sıcaklık Dağılışı
Yeryüzünde üç
farklı sıcaklık kuşağı oluşmuştur.
Genel olarak
(Dünya’nın şekli sonucu) Ekvator’dan kutuplara gidildikçe sıcaklık azalır.
Ancak enyüksek sıcaklıklara dönenceler çevresinde rastlanmaktadır.
Kuzey Yarım Küre,
Güney Yarım Küre’den daha sıcaktır. Çünkü, Kuzey Yarım Küre’de karalar,
GüneyYarım Küre’de denizler daha fazla yer kaplar.
Kuzey Yarım
Küre’de, yüksek enlemlerdeki karaların batı kıyıları, doğu kıyılarına göre daha
sıcaktır.Sebebi, sıcak okyanus akıntılarıdır. (Gulf
- Stream, Alaska,
vb.)
Kuzey
Yarım Küre’deki
sıcaklık farkları Güney Yarım Küre’den daha fazladır. Sebebi, kara
- deniz
dağılışıdır.
Termik Ekvator
ortalama 8° kuzeye kaymıştır. Nedeni, kuzeyde karaların fazla olması ve
sıcakokyanus akıntılarının etkisidir.
Dünya Ocak Ayı
Ortalama SıcaklıkDağılışı
Ocak ayında,
Kuzey YarımKüre’de kış mevsimi yaşanır.
Bu ayda Dünya’nın
en soğuk
yerleri Sibirya,
Kanada ve
Grönland’ın kuzey
bölgeleridir.
Bu ayda Dünya’nın
en sıcak yerleri,Oğlak Dönencesi üzerindeki karaiçleridir.
Dünya Temmuz
Ayı Ortalama SıcaklıkDağılışı
Temmuz ayında,
Kuzey YarımKüre’de yaz mevsimi yaşanır.
Bu ayda,
Dünya’nın en sıcak yerleriBüyük Sahra, ArabistanYarımadası’nın iç kısımları,
iran, OrtaAsya, Meksika, Amerika’nın ortakesimleri ve Arizona çevresidir.
Bu
ayda Dünya’nın en
soğuk yerleriAntarktika Kıtası’ndadır.
5
B. BASINÇ ve
RÜZGÂRLARBASINÇ
:
Atmosferi
oluşturan gazların yeryüzüne yaptığı etkiye
basınç
denir. Basınç
barometre
ile
ölçülür. Basıncın
değeri
milibar
(mb) denilen
birimle belirtilir. Ayn
ı basınca sahip
olan noktalarınbirleştirilmesiyle oluşturulan iç içe kapalı eğrilere ise
izobar
adı
verilmektedir.
Atmosferin
yeryüzüne yaptığı basınç her yerde aynı değildir. Atmosfer basıncını etkileyen
faktörlerşunlardır:
1. Yerçekimi
:
Yerçekiminin etkisiyle
gazlar Dünya’yı çepeçevre kuşatmıştır. Yükseklere doğruçıkıldıkça ve alçak
enlemlere doğru geldikçe yerçekimi azalır. Buna bağlı olarak basınç da azalır.
Yerçekimi ile
basınç arasında doğru orantı vardır. Yerçekimi arttıkça basınç artar, yerçekimi
azaldıkça basınç
azalır.
2. Yükselti
:
Yükseldikçe
basınç azalır. Bunun nedeni, yükseklere doğru çıkıldıkça Atmosfer’ioluşturan
gazların yoğunluklarının yerçekimi etkisiyle azalmasıdır. Basınç ile yükselti
arasında tersorantı vardır.
3. Termik
Etkenler
(Sıcaklık)
:
Sıcaklığın
artmasıyla hava genişler, hafifler ve yükselir. Yükselenhavanın yere yaptığı
basıncın azalmasıyla, alçak basınç alanları doğar.
Sıcaklığın
azalmasıyla soğuyan havanın hacmi daralır, ağırlaşır ve alçalır. Alçalan
havanın yereyaptığı
basıncın
artmasıyla yüksek basınç alanları doğar.
Bu şekilde,
ısınma ve soğumaya bağlı olarak oluşan basınç merkezlerine
termik basınç
merkezleri
denir. Örneğin,
Ekvator çevresi sürekli sıcak olduğundan, burada termik alçak
basınçlaroluşmuştur. Kutuplar civarı ise, sürekli soğuk olduğundan burada da
termik yüksek basınçlaroluşmuştur. Sıcaklık ile basınç arasında ters orantı
vardır.
4. Dinamik
Etkenler:
Hava kütlelerinin
alçalarak yığılması veya yükselerek seyrekleşmesisonucunda ortaya çıkar.
Örneğin, troposferin
üst kısımlarında, Ekvator’dan kutuplara doğru esen
Ters
(üst)
Alize
rüzgârları
Dünya’nın dönme
hareketinin etkisiyle 30° enlemleri civarında alçalarak yüksek basınç
alanlarınıoluştururlar.
Bununla birlikte,
Batı ve Kutup rüzgârları da 60° enlemleri civarında karşılaşınca yükselirler
veburada alçak basınç alanlarını oluştururlar.
işte, bu
şekildeki hava hareketlerine bağlı olarak oluşan basınç merkezlerine de
dinamik basınç
merkezleri
denir.
Atmosfer
basıncı, yere yaptığı basınç derecesine göre üçe ayrılır.
Normal Basınç:
45° enlemlerinde,
deniz seviyesinde, 0°C sıcaklıkta, 760 mm yüksekliğindekicıvanın yaptığı
basınca eşit olan atmosfer basıncına
normal basınç
denir. Bu basınç
1013milibardır.
Yüksek Basınç
(Antisiklon):
1013 milibardan
daha yüksek olan basınçlara
yüksek basınç
denir.
Yüksek basıncın
görüldüğü yerlerde alçalıcı hava hareketleri vardır.
Alçak Basınç
(Siklon):
1013 milibardan
daha az olan basınçlara
alçak basınç
denir. Alçak
basıncıngörüldüğü yerlerde yükselici hava hareketleri vardır.
YERYÜZÜNDEKİ
SÜREKLİ BASINÇ
ALANLARI
1. Termik
Kökenli Basınç Alanları
Ekvatoral
Alçak Basınç Alanı
(Tropikal Siklon)
:
Ekvatoral bölge
üzerinde bütün Dünya’yıkuşatan sürekli bir alçak basınç alanı uzanır. Bunun
nedeni buraların devamlı ısınmasıdır
.
Bu basınç kuşağı
kışın güneye, yazın da kuzeye doğru genişler.
Kutuplar
Yüksek Basınç Alanı
(Polar
Antisiklon):
Kutuplar yıl
boyunca soğuk olduklarından,buralarda sürekli bir yüksek basınç alanı
oluşmuştur. Bu basınç alanı kışın genişler, yazın da
daral
ır.
2. Dinamik
Kökenli Basınç Alanları
Ekvator Üstü
Yüksek Basınç Alanı
(Subtropikal
Antisiklon):
Ekvatoral
bölgede, ısınarakyükselen hava kütleleri üst alizeler halinde kutuplara doğru
eserken, gerek Dünya’nınekseni etrafında dönmesinden, gerekseyerçekimi ve
soğumadan dolayı 30° enlemlericivarında alçalır. Sonuçta, bu enlemlerde yüksek
basınç alanı oluşur.
6
Kutup Altı
Alçak Basınç Alanı
(Subpolar Siklon)
:
Batı ve Kutup
rüzgârları, 60° enlemlericivarında karşılaştıktan sonra yükselirler. Sonuçta bu
enlemlerde alçak basınç alanı oluşur.
RÜZGÂRLAR
:
Yüksek basınç
(antisiklon) alanlarından alçak basınç (siklon) alanlarına doğru olanyatay hava
akımlarına rüzgâr denir. Rüzgârın yönü, coğrafi yönlerle ifade edilir. Rüzgâr
hızı
anemometre
adı verilen
aletle
ölçülür.
Rüzgârın
hızını etkileyen faktörler
a. Basınç
farkı:
Rüzgârın hızı
basınç farkıyla doğru orantılıdır.
Basınç farkı çok
ise rüzgâr hızlı, basınç farkı az ise rüzgâr yavaş eser. iki bölge arasındaki
basınçfarkının sona ermesi ile rüzgâr etkinliği
kaybeder.
b. Basınç
merkezleri arasındaki uzaklık:
Aynı basınç
farklarına sahip, birbirinden farklı uzaklıktakinoktalar arasında rüzgârların
hızı farklıdır.Birbirine yakın olan noktalar arasında, izobaryüzeylerinin eğimi
fazladır ve rüzgâr hızlı eser.Birbirine uzak olan noktalar arasında ise,izobar
yüzeylerinin eğimi azdır ve rüzgâr yavaş
eser.
c. Dünya’nın
Dönmesi:
Dünya’nın
dönüşünebağlı olarak rüzgârlar, düz çizgiler yerine
saparak hareket
ederler. Bu sapmalar ise
onlara hız
kaybettirir.
d. Sürtün
me:
Engebeli
arazilerde rüzgârlar çok fazla engellerle karşılaştığı için hızları azalır.
Bundan dolayı,rüzgârların hızı, sürtünmenin azaldığı düz ve açık alanlarda
fazladır.
Rüzgârın
yönünü etkileyen faktörler
a. Basınç
merkezlerinin konumu:
Basınç merkezleri
yer değiştirdikçe rüzgârın yönü de değişir.
b. Yeryüzü
şekilleri
: Rüzgârlar
basınç merkezleri arasında hareket ederken, yeryüzü şekillerineçarparak yön
değiştirirler.Bir bölgede rüzgârın yıl içerisinde en fazla estiği yöne
hakim rüzgâr
yönü
denir. H
akim rüzgâr yönü
yer
şekillerine göre
ortaya çıkar.
c. Dünya’nın
Dönmesi:
Dünya’nın kendi
ekseni etrafında dönmesi sonucunda, rüzgârlar basınçmerkezleri arasındaki en
kısa yolu izleyemezler. Rüzgârlar, Kuzey Yarım Küre’de hareket yönününsağına,
Güney Yarım Küre’de ise hareket yönünün soluna saparlar.
*
Yüksek basınç
alanlarında rüzgârlar, merkezden çevreye doğru hareket ederler.
*
Alçak basınç
alanlarında ise rüzgârlar, çevreden merkeze doğru hareket ederler.
RÜZGÂR
ÇEŞİTLERİ
1. Sürekl
i
(Yıllık)
Rüzgârlar
:
Dünya üzerindeki,
sürekli alçak ve yüksek basınç alanları arasında esenrüzgârlardır.
a. Alize
Rüzgârları:
30° Kuzey ve 30°
Güney enlemlerindeki dinamik yüksek basınç alanlarından,Ekvator’daki termik
alçak basınç alanına doğru esen rüzgârlardır.
Özellikleri
Başlangıçta sıcak
ve kurudurlar. Ancak, denizler üzerinden geçerken nem kazanırlar.
Tropikal
kuşaktaki karaların doğu kıyılarına bol yağış bırakırlar. Bu nedenle
Doğu
rüzgârları
dadenir.
7
Sürekli olmaları
ve yönlerinin belli olması nedeniyle, yelkenli gemiler döneminde bu
rüzgârlardan
faydala
nılmıştır. Bu
nedenle bu rüzgârlara
ticaret
rüzgârları
(trade winds) da
denilmiştir.
Ekvatoral bölgede
karşılaşan Alizeler, 3
-
4 km kadar
yükselerek kutuplara doğru hareket ederler.
Bunlara
da ters alize
(üst alize) adı verilir. Ters alizeler, dönenceler üzerinde alçalarak
tropikalçöllerin oluşmasına neden olurlar.
Sıcak okyanus
akıntılarının oluşumuna neden olurlar.
b. Batı
Rüzgârları:
30°
enlemlerindeki dinamik yüksek basınç alanlarından, 60° enlemlerindekidinamik
alçak basınç alanlarına doğru esen rüzgârlardır.
Özellikleri
Başlangıçta sıcak
ve kurudurlar. Ancak, denizler üzerinden geçerken nem kazanırlar.
Orta kuşaktaki
karaların batı kıyılarına bol yağış bırakırlar.
60° enlemleri civarında
Kutup rüzgârları ile karşılaşarak cephe yağışlarına yol açarlar.
c. Kutup
Rüzgârları:
Kutuplardaki
termik yüksek basınçlardan, 60° enlemlerindeki dinamik alçakbasınç alanlarına
doğru esen rüzgârlardır.
Özellikleri
Soğuk ve kuru
oldukları için, etkili oldukları alanlarda sıcaklığı azaltarak kar yağışlarına
neden
olurlar.
60° enlemleri
civarında Batı rüzgârları ile karşılaşarak cephe yağışlarına yol açarlar.
Soğuk okyanus
akıntılarının oluşumuna neden olurlar.
2. Devirli
(Mevsimlik) Rüzgârlar
:
Kıtalar ve
okyanuslar arasındaki ısınma ve sıcaklık farkları sonucumeydana gelen
rüzgârlardır. Mevsimlik rüzgârların en tanınmış olanı
musonlar
dır.
a. Yaz Musonu:
Yaz mevsiminde
karalar denizlere göre daha fazla ısınır. Bu nedenle buralardaalçak basınç alanları
oluşur.Aynı mevsimde deniz ve okyanuslar daha serinoldukları için, yüksek
basınç alanı durumundadırlar.
Bunun sonucunda,
deniz ve okyanuslardan kara
içlerine doğru
büyük bir hava akımı olur. Burüzgârlara
yaz musonu
denir.
Yaz musonları
deniz ve
okyanuslardan
kaynaklandıkları
için bol nem taşırlar. Bundan dolayıetkili oldukları yerlere bol yağış
bırakırlar.
Görüldüğü
yerler
-
Ön ve Güney Asya
ile Hint Okyanusu arasında
-
Doğu Asya ile
Büyük Okyanus’a bağlı denizler arasında
-Kuzey Amerika
ile Me
ksika Körfezi
arasında
-
Batı Afrika ile
Gine Körfezi arasında
-
Doğu Afrika ile
Hint Okyanusu arasında
b. Kış Musonu:
Kış mevsiminde
karalar, denizlere oranla daha fazla soğuyarak
yüksek basınç
alanıoluştururlar. Aynı mevsimde denizler ve okyanuslarüzerinde alçak basınç
alanı vardır. Bunun sonucunda,karaların iç kesimlerinden deniz ve okyanuslara
doğrubüyük bir hava akımı olur. Bu rüzgârlara
kış musonu
denir.
Kış musonları
kara
kaynaklı
oldukları için soğuk vekurudurlar. Bu nedenle başlangıçta yağış
getirmezler.Ancak, denizler üzerinden geçtikten sonra bir karayavarırlarsa
yamaç yağışlarına yol açarlar.
Kış musonları
ile yağış alan yerler
Avustralya’nın
kuzeyi
Endonezya Adal
arı’nın kuzeyi ve
batısı
Japon Adaları’nın
batısı
Afrika’nın doğusu
Hindistan’ın
doğusunda Doğu Gat Dağları
8
3. Yerel
Rüzgârlar
:
Bir bölgede, kısa
süre içerisinde esen rüzgârlara
yerel
rüzgârlar
denir.
a. Meltem
Rüzgârları:
Gün boyunca
oluşan sıcaklık ve basınç farkları sonucu meydana gelirler.
• Deniz Meltemi
:
Gündüz, karalar
daha çok ısınacağı için alçakbasınç alanı, denizler ise yüksek basınç alanıdır.
Bunun sonucunda
denizden karaya doğru rüzgâr eser. Bu rüzgâra
deniz meltemi
denir.
•
Kara Meltemi:
Gece ise, karalar
daha fazla soğuyarak yüksekbasınç alanı durumuna geçerler. Denizler daha
sıcaktır ve basınçazdır. Bunun sonucunda da, karadan denize doğru rüzgâr eser.
Burüzgâra kara meltemi denir.
• Vadi
Meltemi:
Gündüz, dağ
dorukları vadilerden daha erken ısınırve alçak basınç oluşur. Vadiler ise, daha
serindir ve yüksek basınçalanıdır. Bunun sonucunda, vadi tabanlarından dağ
yamacına vedoruklarına doğru rüzgâr eser. Bu rüzgâra vadi meltemi denir.
• Dağ Meltemi:
Geceleri is
e, dağ
yamaçlarında ve yüksekplâtolarda hızla soğuyan hava yüksek basınç alanı oluşturur.
Alçakovalar ve vadiler ise, nem oranının daha fazla olması nedeniylesıcaktır ve
alçak basınçlar görülür. Bunun sonucunda da, dağyamaçlarından alçak ova ve
vadilere doğru rüzgâr eser. Bu rüzgâradağ meltemi denir.
b. Sıcak Yerel
Rüzgârlar
• Föhn (Fön)
:
Hava kütleleri
dağ zirvesine doğru çıkarken, sıcaklığı yaklaşık her 100 m. de 0,5 °Cazalır.
Belli bir yükseltiden sonra bünyesindekinemi yağış olarak bırakır. Dağın arka
yamacınageçtiğinde kuru özelliktedir ve yamacasürtünerek alçalır. Sürtünmenin
etkisiylesıcaklığı her 100 m. de 1°C artar. Dağzirvelerinden aşağıya doğru
sıcak ve kuru olarakesen bu rüzgârlara
föhn rüzgârı
denir.
Föhn rüzgârı,
İsviçre’de Alpler’in kuzey yamaçlarında görüldüğünden bu ismi almıştır. Föhn
rüzgârıTürkiye’de, Toroslar ve Kuzey Anadolu Dağları’nın denize bakan
yamaçlarında kışın ve ilkbaharda görülür.
•
Siroko:
Kuzey Afrika’da,
Büyük Sahra Çölü’nden sıcak ve kuru olarak Akdeniz’e doğru esenrüzgârdır. Fas,
Tunus ve Cezayir’de etkisi belirgindir. Akdeniz’i geçerken nem kazanır.
İspanya,Fransa ve İtalya’nın güney kıyılarına yağış bırakır.
• Hamsin
:
Sudan’dan gelen
ve Mısır’dan Akdeniz’e doğru esen rüzgârdır. Sıcak, kuru ve boğucu
birrüzgârdır.
c. Soğuk Yerel
Rüzgârlar
• Bora
:
Dalmaçya
kıyılarında, Dinar Alpleri’nden Adriya Denizi’ne doğru esen soğuk ve
kururüzgârdır. Hızı fazladır.
• Mistral
:
Fransa’nın Rhone
vadisini izleyerek Akdeniz’e doğru esen soğuk ve kuru rüzgârdır.
• Krivetz
(Kriviç)
:
Romanya’da, Aşağı
Tuna Ovası’na doğru esen soğuk ve kuru rüzgârdır. Bükreş’tekrivetz etkili
olduğunda sıcaklık 10
-
15°C düşer.
d. Tropikal
Rüzgârlar
9
Sıcak kuşakta,
ani basınç farklarından kaynaklanan ve hızları saatte 100
- 150 km.ye kadar
çıkabilen
rüzgârlardır. Daha çok okyanuslar üzerinde oluşurlar. Belirli yollar izleyerek
karalarınüzerine de sokulurlar. Sarmal hava hareketleri halinde olduklarından,
genellikle hortumlara sebepolurlar. Çevrelerine büyük zarar verirler. Tropikal
rüzgârlara, Asya denizlerinde ve Avustralya’nınBüyük Okyanus kıyılarında
Tayfun
(Çince “Büyük
rüzgar” demektir), Meksika Körfezi kıyılarında
Hurrican
(Hariken),
Afrika’nın bazı kesimlerinde ve Latin Amerika kıyılarında da
Tornado
(Hortum)
adı verilir.
C. NEM ve
YAĞIŞLAR
Atmosfer
içerisindeki subuharına
nem
denir. Nem
higrometre
adı verilen
aletle ölçülür. Havanın
nemi gram (gr)
olarak ifade edilmektedir.
1. Mutlak Nem:
1m
3
hava içerisinde
bulunan su buharının
gr olarak
ağırlığına
mutlak nem
denir.Mutla
k nem, sıcaklık
ve buharlaşmanın fazla olduğu Ekvatoral bölgelerde çok, soğuk kutupbölgeleri
ile yüksek dağlarda azdır.
2. Maksimum
Nem:
1m
3
havanın belli
sıcaklıkta taşıyabileceği en fazla nem miktarına
maksimumnem
denir. Maksimum
nem sıcaklığa bağlı olarak değişir. Sıcaklık arttıkça hava
genişleyeceğindentaşıyabileceği nem miktarı artar. Sıcaklık azaldıkça hava
daralır ve böylece taşıyabileceği nemmiktarı azalır. Sıcaklıkla maksimum nem
doğru orantılıdır.
3. Bağıl Nem
(Nisbi nem):
Mutlak nemin
maksimu
m neme oranı
havanın neme doyma oranınıverir. Bu orana bağıl nem denir. Yüzde (%) olarak
ifade edilir.
Bağıl nem
ile sıcaklık ters
orantılıdır. Sıcaklık düştükçe maksimum nem azalacağından, bağıl nemyükselir.
Sıcaklık değerleri yükseldikçe, maksimum nem artacağından
bağıl nem
düşer.Bağıl nem
çöl bölgelerinde ve kara içlerinde az, Ekvatoral bölge gibi yağışlı bölgelerde
ve denizkıyılarında
çoktur.
YOĞUNLAŞMA
:
Havadaki
su buharının,
tekrar sıvı ya da katı haldeki suya dönüşmesine
yoğunlaşma
denir.
Yoğunlaşmanın
meydana gelmesi havanın nem bakımından doyma noktasını aşmasına bağlıdır.Havadaki
bağıl nemin yüzde 100'e ulaştığı noktaya
doyma noktası
denir. Doyma
noktası aşıldığı takdirde
hava
su buharının
fazlasını
taşıyamaz. Fazla olan subuharı sıvı ya da katı hale dönüşür.
Yoğunlaşma
sonucunda çok küçük su taneciklerinin biraraya gelmesiyle
bulutlar
oluşur.Bulutlar
oluştukları yükseklikler dikkate alınarak üç gruba ayrılır.
1.
Yüksek
bulutlar
(Sirüs’ler)
:
Saçak, tüy, ya da
ince iplikler biçimindeki bulutlardır. Yüksek bulutlargenelde yağış
getirmezler. Bunlar, bir siklonun yaklaştığının ve havanın bozacağının
habercisidirler.
2.
Orta
yükseklikteki bulutlar
(Kümülüs’ler)
:
Kümeler
biçimindeki bulutlardır. Genelde alt kısımlarıdüz ve siyah olur. Alt
kısımlarının düz olmasının nedeni yoğunlaşmanın aynı seviyedenbaşlamasıdır. Siyah
olmasının nedeni ise iri su taneciklerinden oluşmasıdır. Bu gruptaki
bazıbulutlar yükseklere doğru büyür ve sağanak şeklinde şiddetli yağmurlar
getirir.
3.
Alçak bulutlar
(Stratüs’ler)
:
Yer’in üstünde,
asılı gri bir tabaka gibi duran koyu renkli bulutlardır.Genelde yağışlara yol
açarlar.
Belirli bir
anda gökyüzünün
bulutlarla kaplı kısmının tüm gökyüzüne olan oranına
bulutluluk
denir.
Bulutluluk oranı
çeşitli aynalardan oluşan ve
nefometre
adı verilen bir
aletle ölçülür. Buna göre,gökyüzünün oranı 10 kabul edilerek;
• 0 –
2 oranı
Açık hava
yı
• 2 –
8
oranı
Bulutlu hava
yı
• 8 –
10 oranı
Kapalı hava
yı ifade eder.
Sis
, ise yeryüzüne
çok yakın oluşmuş ya da yeryüzüne çökmüş bulutlardır. Sıcak ve nemli birhavanın
daha soğuk bir yerle teması sonucu sis oluşur. Sıcak ve soğuk hava
kütlelerininkarşılaşması da sislere yol açar.
10
YAĞIŞ TÜRLERİ
ve ETKİLERİ
Atmosferdeki su
buharının
yoğunlaşarak sıvı ya da katı biçimde yeryüzüne düşmesine
yağış
denir.
Başlıca yağış
türleri şunlardır:
1. Çiy:
Havadaki
su buharının
soğuk zeminler
üzerinde, su tanecikleri şeklinde
yoğunlaşmasıylaoluşur.
Özellikle bahar aylarında görülür.
2. Kırağı:
Havadaki
su buharının
soğuk cisimler
üzerinde, 0°C den düşük sıcaklıklarda kristallerşeklinde yoğunlaşmasıyla
oluşur. Sonbahar aylarında ya da kış başlarında görülür.
3. Kırç:
Havadaki
su buharının
çok soğumuş ağaç
dalları, tel, saçak, vb. cisimler üzerindeyoğunlaşarak buz tabakası haline
gelmesidir. Kırağıdan ayrılan yönü, kristallerin üst üste yığılarakbuz tabakası
haline gelmesidir.
4
. Yağmur
: Bulutu
oluşturan su taneciklerinin büyümesiyle oluşan su damlalarıdır.
Yoğunlaşmanındevam etmesi ile ağırlığı artan su damlaları yağış şeklinde yere
düşer.
5. Kar:
Su buharının,
yükseklerde 0°C nin altında yavaş yavaş yoğunlaşmasıyla oluşan buzkristalleri
yere düşer. Bu tür yağışlara
kar
denir.
6. Dolu:
Hava sıcaklığının
birden bire ve büyük ölçüde azalması sonucu yağmur damlaları donarakbuz
parçacıkları halinde yere düşer. Bu yağışlara da
dolu
denir.
YAĞIŞLARIN
OLUŞMA BİÇİMLERİ
(OLUŞUM
NEDENLERİNE GÖRE YAĞIŞLAR)
1. Yamaç
Yağışları
(Orogra
fik Yağışlar)
:
Nemli hava
kütlelerinin,yatay yönde hareket ederken dağ yamaçlarına çarparakyükselmesi ve
soğuması sonucu oluşan yağışlardır.
Dünya’da en çok,
Güneydoğu Asya’da, Orta kuşaktaki karalarınbatı kıyılarında ve sıcak kuşaktaki
karaların doğu kıyılarındagörülür.
Türkiye’de ise,
Toroslar’ın güneybatıya, Karadeniz Dağları ile Yıldız Dağları’nın kuzeye
bakanyamaçlarında fazlaca görülür.
Not:
Hava kütleleri
yamaç boyunca yükselirken en fazla yağışı 500
-
1000 m
yükseltiler arasınabırakırlar. Yükselti arttıkça (1000 m lerden sonra) mutlak
nem azaldığı için yağış da azalır.
2.
Konveksiyonel Yağışlar
(Yükselim
Yağışları)
:
Güneşli ve
rüzgârsızgünlerde ısınan hava yükselerek soğur. Belli bir yükseltiden
sonranemin yoğunlaşması ile yağış meydana ge
lir.
Dünya’da en çok,
Ekvatoral bölgede rastlanır. Türkiye’de ise, İçAnadolu Bölgesi’nde İlkbahar’da
görülen yağışlar konveksiyonelyağışlardır.Bu yağışlar halk arasında
kırkikindi
yağışları
olarak bilinir.
3. Cephe
Yağışları
(Frontal
Yağışlar)
:
Sıcak ve soğuk
havakütlelerinin karşılaşma alanlarında meydana gelen yağışlardır.
Dünya’da en çok,
Orta kuşakta ve
60° enlemleri civarındagörülür. Türkiye’de, özellikle kış mevsiminde görülen
yağışlarınçoğu cephesel kökenlidir.
YAĞIŞLARIN
YERYÜZÜNE DAĞILIŞI
Genel hava
dolaşımı, kara ve deniz dağılışı, yer şekilleri
yükselti gibi
nedenlerden dolayı
yeryüzünün her
tarafı aynı oranda yağış almaz.
Dünya üzerinde;
En yağışlı
bölgeler;
Ekvatoral bölge,
Muson bölgeleri ve Orta kuşak karalarının batıkıyılarıdır.
En kurak
bölgeler ise;
Orta kuşak
karalarının dağlarla çevrili iç kısımları, dönenceler civarı,çevresine göre,
alçakta kalmış yerler ve kutup çevreleridir.
11
A.9.11.
DÜNYANIN İKLİM
ZENGİNLİĞİ(İKLİM TİPLERİ)
Dünyadaki
başlıca iklim tipleri ve bu iklim tiplerine ait doğal bitki örtüleri
A-
Sıcak
İklimler:
1-
Ekvatoral iklim:
Gür ve geniş yapraklı ormanlar(Yağmur ormanları)
2-Tropikal(Subtropikal)
iklim: Savanlar3-
Muson iklimi:
Yayvan yapraklı ormanlar ve savanlar
4-
Çöl iklimi: Bazı
kurakçıl otlar ve kaktüs
B-
Ilıman
İklimler:
1-Akdeniz iklimi:
Makiler2-
Okyanusal iklim:
Yayvan ve iğne yapraklı ormanlar
3-
Karasal iklim:
İğne yapraklı ormanlar(tayga) ve bozkırlar(step)
4-
Step iklimi:
Bozkırlar(step)
C-
Soğuk
İklimler:
1-Kutup
iklimi-topra
k buzlarla kaplı
olduğu için bitki örtüsü yoktur.
2-
Kutup Altı
İklimi(Tundra
iklimi): Yosun, ot ve cılız çalılıklardan oluşan Tundralar’dır.
A. SICAK
İKLİMLER
1. Ekvatoral
İklim
:
Ekvator
çevresinde, 0° –
10° Kuzey ve
Güney enlemleri arasında görülür. Yıllıkortalama sıcaklık 25°C
dolayındadır.Yıllık sıcaklık farkı 2
-
3°C yi geçmez.
Yıllık yağış miktarı 2000 mm den fazladır. Her mevsim yağışlıolmakla birlikte,
ekinoks tarihlerinde yağış maksimum düzeye erişir. Tabii bitki örtüsü oldukça
gür
v
e geniş yapraklı
ormanlardır.
Ekvatoral iklim,
Amazon ve Kongo havzalarının büyük bir kesiminde, Gine Körfezi kıyılarına
yakınbölgelerde, Endonezya ve Malezya’nın büyük bir bölümünde etkili
olmaktadır.
2. Tropikal
İklim (Subtropikal
- Savan):
10°
-
20° Kuzey ve
Güney enlemleri arasında ve 0°
-
10°enlemlerinde
1000 m. den sonra görülür. Ekvatoral kuşak ile çöller arasında bir geçiş
iklimidir.
Yıllık ortalama
sıcaklık 20°C dolayındadır. Yıllık sıcaklık farkı 4
-
5°C dir. Yıllık
yağış miktarı 1000
-2000 mm.
arasındadır.
Güneş ışınlarının dik geldiği yaz ayları yağışlı, kışlar kuraktır. Tabii
bitkiörtüsü yüksek boylu ve gür bitki toplulukları olan savanlardır.
Tropikal iklim,
Sudan, Çad, Nijerya, Mali, Moritanya, Brezilya, Venezuela, Kolombiya, Peru ve
Boliv
ya gibi ülkelerde
etkili olmaktadır.
3. Muson
İklimi
:
Muson
rüzgârlarının etki alanlarında görülür. Yıllık ortalama sıcaklık 15
-
20°C dir.Yıllık
sıcaklık farkı 10°C civarındadır.
Yıllık ortalama
yağış 2000 mm. dolayındadır. Yıllık yağışların % 85'i yaz aylarında düşer.
Kışmevsimi kurak geçmektedir. Tabii bitki örtüsü kışın yaprağını döken, yazın
yeşillenen ormanlardır.Yağışların azaldığı yerlerde ise savanlar görülür.
Muson iklimi,
Güney Hindistan, Güney Çin, Güneydoğu Asya, Japonya ve Mançurya gibibölgelerde
etkili olmaktadır.
4. Çöl İklimi
(Sıcak ve Kurak İklim)
:
Dönenceler
civarında, Asya ve Kuzey Amerika’da karaların içkısımlarında ve Güney
Amerika’da görülür. Bu iklim tipini, yağışların yok denecek kadar az
olmasıbelirler. Çöllerdeki nem yetersizliği, günlük sıcaklık farkının
büyümesine zemin hazırlamıştır.Günlük sıcaklık farkının 50°C yi bulduğu
zamanlar olmaktadır. Yıllık yağış miktarı 100 mm ninaltındadır. Yağışlar daha
çok sağanak yağmurlar şeklindedir. Tabii bitki örtüsü bazı kurakçıl otlar
ve
kaktüs
bitkileridir.
Afrika’da B.
Sahra, Ortadoğu’da Necef, Asya’da Gobi, Taklamakan, Avustralya’da Gobbon
veGibson, Güney Afrika’da Kalahari ve Namib, Güney Amerika’da Patagonya,
Atacama ve Peruyeryüzündeki başlıca çöl alanlarıdır.
B. ILIMAN
İKLİML
ER
1. Akdeniz
İklimi
:
Genel olarak, 30°
-
40° enlemleri
arasında görülür. Yazları sıcak ve kurak, kışlarıılık ve yağışlıdır. Yıllık
ortalama sıcaklık 15
-
20°C dir. Yıllık
sıcaklık farkı ise 18°C kadardır. Yıllık
12
yağış miktarı 600
-
1000 mm arasında
değişir. En fazla yağış kışın, en az yağış yazın görülür.Karakteristik bitki
örtüsü, kızılçam ormanlarının tahrip edilmesiyle ortaya çıkan
makilerdir.Makiler, sürekli yeşil kalabilen, kısa boylu, sert yapraklı,
kuraklığa dayanabilen, çalımsı bodur
bitkilerdi
r. Mersin, defne,
kocayemiş, zeytin, süpürge çalısı, bodur, ardıç gibi bitkiler başlıca
makitürleridir. Akdeniz ikliminde yağışın az çok yeterli olduğu orta
yükseklikteki yamaçlarda iğneyapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar (Kızılçam,
sarıçam, karaçam ormanları gibi) yer alır.
Akdeniz iklimi en
belirgin olarak Akdeniz çevresinde görülmekle birlikte, Güney Portekiz,
Afrika’nıngüneyinde Kap Bölgesi, Avustralya’nın güneybatısı ve güneydoğusu,
Orta Şili ve ABD’ninKaliforniya eyaletinde de etkili olmaktadır.
2
. Okyanusal
İklim
:
Genel olarak, 30°
-
60° enlemleri
arasında, karaların batı kıyılarında görülür.Yazlar fazla sıcak, kışlar da
fazla soğuk olmaz. Yıllık sıcaklık ortalaması 15°C dir. Yıllık sıcaklık
farkı10°C yi bulmaktadır.
Yıllık yağış
ortalaması 1500
mm. dir. En fazla
yağış sonbaharda görülür. Tabii bitki örtüsü yayvanve iğne yapraklı ağaçlardan
oluşan ormanlardır. Ormanların tahrip edildiği yerlerde çayırlar
bulunur.
Okyanusal iklim,
Batı Avrupa, Kuzey Amerika’nın kuzeybatısı, Güney Şili,
Avustralya’nınkuzeydoğusu ve Yeni Zelanda’da etkili olmaktadır.
3. Karasal
İklim
:
Genel olarak, 30°
-
65° enlemleri
arasında, karaların deniz etkisinden uzak içkısımlarında ve kıtaların doğu
kıyılarında görülmektedir. Kışlar çok soğuk geçer ve uzun sürer.
Yazlar i
se sıcaktır.
Yıllık sıcaklık ortalaması 0
-
10°C arasında
değişir. Yıllık sıcaklık farkı 20
-
40°C dir.Yıllık
yağış miktarı 500
-
600 mm dolayındadır.
En fazla yağış
yazın, en az yağış kışın düşer. Kış yağışları daha çok kar şeklindedir. Tabii
bitki örtüsüiğne yapraklı ormanlar
(tayga)
dır. Yağışın
azaldığı kesimlerde de bozkırlar (step) görülür. Sibirya veKanada da iğne
yapraklı ormanlara tayga ormanları adı verilir. Taygalar, Dünya ormanlarının
%15'ini oluştururlar.
Karasal iklim,
Sibirya, Kanada ve Doğu Avrupa’da geniş bir yayılış sahasına sahiptir.
4. Step İklimi
(Yarıkurak İklim)
:
Step iklimi, bir
geçiş iklimi özelliği gösterir. Step iklimlerinde yıllıksıcaklık farkı 15
-
30°C dir.
Yıllık yağış
miktarı 300
- 500 mm. dir.
Step iklimlerinde en fazla ya
ğış ilkbaharda ve
yazındüşmektedir. Tabii bitki örtüsü yağışlı mevsimde yeşeren, kurak mevsimde
sararan step (bozkır)
tir.
İnsanlar tarafından
ağaç kesilerek, yakılarak ormanların ortadan kaldırılması sonucunda
oluşanbozkırlara
antropojen
bozkır
denir. B
u tür bozkırlar,
ormanların tahrip edilmesi sonucunda ortayaçıktığından yer yer orman ağacı
topluluklarına rastlanır.
C. SOĞUK
İKLİMLER
1. Tundra
İklimi (Kutup altı
İklimi)
:
Genel olarak, 65°
-
80° Kuzey
enlemleri arasında görülür.Sıcaklığın çok düşük olduğu bir iklim tipidir. Bu
iklimde en sıcak ayın ortalaması dahi 10°C yigeçmez. Kışın değerler
-
30°C ile
-
40°C ye iner.
Yıllık sıcaklık farkının 65°C yi bulduğu yerler vardır.Yağışlar ortalama 200
-
250 mm kadardır.
En fazla yağış yaz aylarında görülür.
Tabii bitki
örtüsüçalı, yosun ve yazın yeşeren kurakçıl otlardan oluşan tundralardır.
Tundra iklimi,
Avrupa’nın kuzey kıyıları, Kuzey Sibirya, Kuzey Kanada, Grönland Adası
kıyılarıve Orta kuşaktaki yüksek dağlarda etkili olmaktadır.
2. Kutup İ
klimi:
Karlar ve
buzullarla kaplı kutup bölgelerinde görülür. Sıcaklık ortalaması bütün
yılboyunca 0°C nin altındadır. Sıcaklık, çoğu zaman
-
40°C ye, hatta
daha altına iner. Yıllık sıcaklık farkı30°C dolaylarındadır. Yağışlar son
derece az ve kar şeklindedir. Ortalama yağış 200 mm.civarındadır. Bu iklim
tipinde bitki örtüsü yoktur.
Kutup iklimi,
Kuzey Kutbu çevresinde Grönland Adası’nın iç kısımlarında ve Antarktika’da
etkilidir.
13
İKLİM BİLGİSİ
ÇALIŞMA SORULARI
1.
İklim nedir?
İklimi hangi bilim dalı inceler?
2.
İklimin insan ve
çevre üzerine Etileri nelerdir?
3.
Hava durumu
nedir? Hava durumunu hangi bilim dalı inceler?
4.
Klimatoloji ve
meteoroloji nedir? Tanımlayınız.
5.
Atmosferin
tanımını yapınız ve katlarını belirtiniz.
6.
Atmosferin i
ç içe küreler
şeklinde meydana gelmesinin temel nedeni nedir?
7.
Troposferin
başlıca özellikleri nelerdir?
8.
İklim olayları
atmosferin hangi katında meydana gelir, iklim olaylarının bu katta meydana
gelmesinin
sebebi nedir?9.
Atmosferdeki
gazların %75’i, atmosferin hangi katında bulunur?
10.
Stratosferin
temel özellikleri nelerdir?
11.
Ozon katının
canlılar için önemi nedir?
12.
İyonosfer katının
haberleşme açısından önemi nedir?
13.
Atmosferin en dış
katmanı hangisidir, bu kattan sonra nereye geçilir?
14.
Atmosferin
başlıca faydaları nelerdir?
15.
İklim elemanları
nelerdir?
16.
İklimin temel
elemanı hangisidir, neden bu iklim elemanına temel eleman denmektedir?
17.
Sıcaklık neye
denir, neyle ölçülür ve birimi nedir?
18.
Temel sıcaklık
kaynağımız nedir?
19.
Güneşten
atmosfere gelen enerji %100 kabul edilirse, bu enerjinin atmosferden itibaren
dağılımı neşekilde olmaktadır?
20.
Sıcaklık
dağılışını etkileyen faktörler(sıcaklık etmenleri) nelerdir?
21.
Güneş ışınlarının
yeryüzüne düşme açısını etkileyen faktörler nelerdir?
22.
Enlem
etkisi(enlem faktörü) ne demektir?
23.
G
üneş ışınlarının
bir bölgeye dik veya yatık gelmesi, o bölgedeki sıcaklık durumunu ne şekilde
etkiler?
24.
Bakı faktörü
nedir ve sıcaklık dağılışını ne şekilde etkiler?
25.
Güneş ışınlarının
atmosferde kat ettiği yol, sıcaklık dağılışını ne şekilde etkiler?
26.
Güneşlenme
süresi, yeryüzündeki sıcaklık dağılışını ne şekilde etkiler?
27.
Yükseltiyle
sıcaklık değişimi ne şekilde olmaktadır?
28.
Kara ve
denizlerin dağılışı, yeryüzündeki sıcaklık dağılışını ne şekilde
etkilemektedir?
29.
Karasal
iklimlerle denizel iklimlerde en sıcak ve en soğuk ayın farklı olmasının temel
nedeni nedir?
30.
Nem miktarının,
yeryüzündeki sıcaklık dağılışını ne şekilde etkilediğini kısaca açıklayınız.
31.
Dünyanın en sıcak
yerleri nerelerdir, bu durumun sebebi nedir?
32.
Güneş ışınları
ekvator çevresine dik ve dike yakın gelmesine rağmen, ekvator çevresi neden
dünyanınen sıcak yerleri değildir
?33.
Kış mevsiminde
havanın bulutlu olduğu günlerde sıcaklık değeri yüksekken, havanın
bulutsuz(açık)olduğu günlerde sıcaklık değeri daha düşüktür? Bu durumun sebebi
nedir?
34.
Deniz v
e okyanuslar
üzerinde de enlem etkisine bağlı olarak sıcaklık dağılışı ekvatordan
kutuplaradoğru düzenli olarak azalış göstermesi gerekirken durum böyle olmayıp,
aynı anda ekvator yakınıyerlerde düşük sıcaklıklar görülürken kutba yakın
yerlerde(örneğin kışın Norveç kıyıları) daha yükseksıcaklıklar
görülebilmektedir? Bu durumun temel nedeni nedir?
35.
Yeryüzünde deniz
ve okyanuslarda uğradıkları bölgelerde sıcaklığı düşüren ve sıcaklığı yükselten
başlıcaokyanus akıntıları hangileridir?(dilsiz bir dünya haritası üzerine
çizimle gösterilecek).
36.
Rüzgarların
yeryüzündeki sıcaklık dağılışına etkisini gösteren örnekler veriniz.
37.
Sıcaklığın
yeryüzündeki dağılışı nelerle gösterilmektedir?
38.
İzoterm ne
demektir?
39.
Gerçek izoterm
haritaları ve indirgenmiş izoterm haritaları ne demektir? Kısaca ifade ediniz.
40.
3400 m
yükseklikteki bir
yerin
gerçek sıcaklık
değeri
-7
0
C
ise, buranın
indirgenmiş sıcaklık değeri
nedir?41.
Dağın x m
yükseltide bulunan bir noktasında gerçek sıcaklık değeri 14
ve indirgenmiş sıcaklık
değeri
26 ise bu
dağın x
noktasının yükselti değeri kaç metredir?
42.
Yeryüzündeki
sıcaklık kuşaklarını şekil çizerek gösteriniz.
43.
Dünya yıllık
ortalama sıcaklık dağılışı hakkında kısa bilgi veriniz.
44.
Kuzey yarım
kürede, yüksek enlemlerdeki karaların batı kıyıları, doğu kıyılarına göre daha
sıcaktır. Bu
durumun sebebi
nedir?
14
45.
Yıllık ortalama
sıcaklık dağılışına bakıldığında; kuzey yarım küredeki sıcaklık farkları güney
yarımküreden daha fazladır. Bu durumun sebebi nedir?
46.
Yıllık ortalama
sıcaklık dağılış haritasına bakıldığında; t
ermik ekvatorun
ortalama 8
° kuzeye
kaydığıgörülmektedir. Bu durumun nedenleri nelerdir?
47.
Dünya Ocak ayı
ortalama sıcaklık dağılış haritası dikkate alındığında dünyanın en sıcak ve en
soğuk
yerleri
nerelerdir?48.
Dünya Temmuz ayı
ortalama sıcaklık dağılış haritası dikkate alındığında dünyanın en sıcak ve en
soğuk
yerleri
nerelerdir?49.
Basınç neye
denir, neyle ölçülür ve birimi nedir?
50.
İzobar ne
demektir?
51.
Atmosfer
basıncını etkileyen faktörler nelerdir?
52.
Yerçekimi ile
basınç arasında nasıl bir ilişki vardır? Kısaca
ifade ediniz.53.
Yükselti ile
basınç arasında nasıl bir ilişki vardır? Kısaca ifade ediniz.
54.
Sıcaklık ile
basınç arasında nasıl bir ilişki vardır? Kısaca ifade ediniz.
55.
Dinamik basınç
merkezleri ne demektir? Kısaca ifade ediniz.
56.
Yüksek
basınç(antisiklon) ve alçak basınç(siklon) ne demektir?
57.
Yüksek basıncın
görüldüğü yerlerde hangi hava hareketleri hakimdir?
58.
Alçak basıncın
görüldüğü yerlerde hangi hava hareketleri hakimdir?
59.
Yeryüzündeki
sürekli basınç alanları hakkında açıklayıcı bilgi veriniz.
60.
Rüzgar nedir,
rüzgarın hızı hangi aletle ölçülür?
61.
Rüzgarın yönünü
gösteren alete ne ad verilir?
62.
Rüzgarın hızını
etkileyen faktörler nelerdir?
63.
Rüzgarın yönünü
etkileyen faktörler nelerdir?
64.
Hakim rüzgar yönü
ne demektir? Neye göre ortaya çıkar?
65.
Alçak ve yüksek
basınç alanlarında rüzgarların hareketleri ne şekildedir?(şekil çizilecek)
66.
Dünyanın ekseni
etrafındaki dönüş hareketi, rüzgar yönlerini ne şekilde etkilemektedir?
67.
Sürekli rüzgarlar
hangileridir çeşitlerini yazınız ve açıklayınız.
68.
Alize
rüzgarlarına, niçin “ticaret rüzgarları” denmiştir?
69.
Mevsimlik
rüzgarların oluşum nedenini kısaca belirtiniz.
70.
Yaz musonları ve
kış musonları hakkında açıklayıcı bilgi veriniz.
71.
Yerel rüzgar
çeşitleri nelerdir?
72.
Meltem
rüzgarlarının oluşum nedenini açıklayınız.
73.
Kara ve deniz
meltemi ile
“dağ
ve vadi
meltem”
inin
oluşumlarını
şekil çizerek açıklayınız.
74.
Fön rüzgarının
oluşum şeklini çiziniz ve fön rüzgarı hakkında açıklayıcı bilgi veriniz.
75.
Siroko ve hamsin
dünyanın nerelerinde etkili olmaktadır? Belirtiniz.
76.
Soğuk yerel
rüzgarlar hangileridir ve etkili oldukları alanlar nerelerdir?
77.
Tropikal
rüzgarlar hangileridir ve etkili oldukları alanlar nerelerdir?
78.
Nem nedir ve
hangi aletle ölçülür?
79.
İzoyet ne
demektir?
80.
Mutlak nem,
maksimum nem ve nisbi(bağıl) nem ne demektir?
81.
Yoğunlaşma ne
demektir?
82.
Doyma noktas
ı ne demektir?
83.
Bulutlar nasıl
oluşur? Kısaca ifade ediniz.
84.
Bulutluluk nedir
ve hangi aletle ölçülür?
85.
Sis nedir, nasıl
oluşur?
86.
Yağış nedir ve
başlıca yağış türleri nelerdir?
87.
Oluşum
biçimlerine/nedenlerine göre yağışlar nelerdir, şekil de çizerek açıklayınız
.88.
Yamaç
yağışlarının(orografik yağışların), Dünya’da ve Türkiye’de en çok görüldüğü
alanları belirtiniz.
89.
Konveksiyonel
yağışların, Dünya’da ve Türkiye’de en çok görüldüğü alanları belirtiniz.
90.
Cephe
yağışlarının(Frontal yağışların), Dünya’da ve Türkiye’de en çok görüldüğü alanları
belirtiniz.
91.
Yağışların
yeryüzünde farklı dağılışına yol açan başlıca etkenler nelerdir?
92.
Yeryüzünün en
yağışlı ve en kurak bölgeleri nerelerdir?
93.
Yeryüzündeki
başlıca iklim tiplerini ve bu iklim tiplerine ait tabii bitki örtülerini yazınız.
94.
Yeryüzündeki
başlıca iklim tiplerini ve görüldükleri bölgeleri yazınız.
95.
Antropojen bozkır
ne demektir?
- Aşağıdaki
cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle doldurunuz.( 18 Puan )
1.
Yeryüzündeki kayaçlar, basınç ve sıcaklığın etkisiyle..................... …………………Kayaçlara
dönüşür.
2.
Püskürük kayaçlar……………....................... ve……………………. olmak üzere iki
gruba ayrılır.
3.
Mermer,……………….. başkalaşmasıyla oluşmuştur.
4.
Yer altı mağaralarındaki…………................ Ve…………………Kimyasal tortul taşlardandır.
5.
Kömür,........................ ……….taşlaşmasıyla oluşmuştur.
6.
Kaya kırıntılarının doğal bir çimentoyla birleşmesi
sonucu…………………….. kayaçlar
oluşur.
7.
Yer altı mağaraları, kanyon vadiler ve obruklar……………………. Kayaçların yaygın olduğu yerlerde
oluşur.
8.
Bazalt ve andezitlere..................... arazilerde yaygın olarak rastlanır.
9.
Granit…………………….. kayaçların örneklerindendir.

2.Kayaç döngüsünü anlatan kavram
haritasını uygun şekilde doldurunuz. ( 10 Puan )


Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların yanına D, yanlış
olanların yanına Y yazınız. ( 10 Puan )
1-(
) Tortul kayaçların bir kısmı
canlı kalıntılarından oluşmaktadır.
2.(
) Tüf, volkanik arazilerde
görülür.
3.(
) Tek dağların büyük bir kısmı
kalkerli arazilerde oluşur.
4.(
) Gnays, granitin
başkalaşmasıyla oluşur.
5.(
) Volkan camı(oksidyen), iç
püskürük kayaçlardandır.
6.(
) Pamukkale travertenleri,
organik tortul kayaçlardandır.
7.(
) Peribacalan, volkanik arazilerde
oluşmaktadır.
8.(
) Mermer, sert bir kayaç
olduğundan aşınmaya karşı dirençlidir.
9.(
) Fiziklsel tortul kayaçlar,
kaya kırıntılarının birleşmesiyle oluşur.
10.(
) Başkalaşım kayaçlar, yer
kabuğundaki taşların özelliklerini yitirmesiyle oluşur.


5- Akarsu havzası nedir? Kaç türlü havza
vardır? açıklayınız? ( 10 puan )

6-
Artezyen kaynağını şekil çizerek
açıklayınız ( 10 puan)

7-. Aşağıdakilerden
hangisi deprem olma olasılığı en fazla olan yerlerdendir? ( 4 puan )
A) Levha kenarları B) Eski araziler
C) Deniz tabanları D) Kara kütleleri
E)
Yükseltisi fazla olan yerler

8-.
Aşağıdakilerden hangisi diğer dördünün nedenidir? ( 4 puan )
A) Fayların oluşması
B) Levhaların hareket etmesi
C) Volkanik
olaylar
D) Depremlerin
oluşması
E) Sıcak
su kaynaklarının oluşması

9Aşağıdakilerden hangisi,
bir bölgede kaplıcaların yaygın olmasının nedenlerindendir? ( 4 puan )
A) Yükseltisinin
fazla olması
B) Yer
şekillerinin engebeli olması
C) Yer
kabuğunda kırık hatlarının yaygın olması
D) İklim
koşullarının elverişli olması

10

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Teşekkürler, Thanks